İzmir’de Gezilecek Yerler
♦ Arkeoloji Müzesi
♦ Kemeraltı
♦ Kordonboyu
♦ Alsancak
♦ Kültürpark
♦ Karşıyaka
♦ Asansör ve Karataş
Nasıl Gidilir?
Türkiye’nin en büyük üçüncü şehri olan İzmir’e hava yolu ile gitmek için birçok büyük kentimizden bağlantı vardır. 4 kara yolu ağı da İzmir’i tüm ülkeye bağlamaktadır.
İzmir’in Tarihi
Antik dönemde Smyrna olarak adlandırılan şehir MÖ 650 – 545 yılları arasında çok parlak bir dönem geçirmiştir. Bu yıllarda şehir Karadeniz’e doğru uzanan deniz ticaret yolunun ortasında bulunduğundan çok zenginleşmiştir. Antik şehirde birbirlerini dik kesen cadde ve sokaklarla ızgara planı uygulanmıştır. Bu dönemde ticaretin getirdiği zenginliğin yanı sıra şehir, önemli sanatçıların da buluşma noktası olmuştur.
MÖ 6. yüzyılda Anadolu’da Pers istilası başlar. İyon konfederasyonuna katılan Smryna Perslerin yağmasından kurtulamaz. . Bayraklı tarafı, M.Ö. 5. yüzyılda yeniden kurulan şehrin yeni merkezi olacaktır. Büyük İskender’in Persleri yenmesiyle de kent, Kadifekale taraflarına doğru genişlemeye başlar. Bu dönemde zenginler Kadifekale çevresine, halkın önemli kısmı da limana doğru uzanan deniz kıyısına yerleşir. MÖ 2. ve 1. yüzyıllarda Smyrna, tiyatrosu, agorası, tapınakları, çeşmeleri ve caddeleriyle göz alıcı bir kente dönüşmüştür.
Roma döneminde Hıristiyanlığın Ege’de yayılmasında Smryna’nın da önemli rolü olmuş, Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden biri burada inşa edilmiştir. Bugünkü İzmir’in en önemli kilisesi de, Hazreti Yahya’nın müritlerinden biri olan ve MS 155 yılında Romalılar tarafından yakılarak öldürülen Aziz Polikarpos’un ismiyle anılmaktadır.
Şehir Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Bizanslıların, 672 yılında Arapların, 1076 yılında da Türklerin eline geçer. Selçuklu amirali Çaka Bey, şehrin limanını Ege Adaları’na yaptığı seferlerde üs olarak kullanmıştır. 1422 yılında Sultan 2. Murat ile birlikte şehirde Osmanlı dönemi başlar. İzmir’in Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul ile birlikte en kozmopolit şehri olduğunun en güzel kanıtı, 1893 yılında yapılan nüfus sayımıdır. Bu sayımda şehrin 207000 kişilik nüfusunun, % 38’ini Türklerin, % 26’sını Rumların, % 7’sini Musevilerin, % 3’ünü Ermenilerin, gerisini de Levantenlerin ve ticaretle uğraşan yabancıların oluşturduğu görülür.
Şehir, 15 Mayıs 1919 günü Yunanlar tarafından işgal edilir ve bu durum 9 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’in şehri ele geçireceği güne kadar sürer. Ancak şehri terk eden Yunanların çıkardığı yangında 20000’den fazla ev kül olur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra hızla gelişen İzmir, yeni yerleşim bölgeleriyle ülkemizin üçüncü büyük şehri olmuştur.
İzmir’in en önemli tarihi noktası Arkeoloji Müzesidir. Bu müzede Smryna’dan ve çevredeki ören yerlerindeki kazılardan çıkarılmış buluntular sergileniyor. Müzede şehir agorası kazılarında bulunmuş olan Androklos heykelini, Kore ve Kuros heykellerini, keramik kapları görebilirsiniz.
Namazgah Meydanı’nda yükselen Kurşunlu Camii, Yavuz Sultan Selim döneminde inşa edilmiştir. Kemeraltı’ndaki Hisar Camii 1592 yılına tarihlenir.
Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi, Sultan 2. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı anısına dikilmiştir.
İzmir’in Mutlaka Görülmesi Gereken Yerleri
Kemeraltı Çarşısı, Kordonboyu, Alsancak, Pasaport, Kültürpark, Karşıyaka semtleri, Dario Moreno ile özdeşleşen Karataş ve Asansör, Havra Sokağı, Senyora Sinagogu, Kızlarağası Hanı İzmir’in görülmesi gereken diğer noktalarıdır.
İzmir’de Ne Yenir?
Boyoz ve Kumru
Ege Bölgesi kahvaltılarında taze otlar ve zeytinyağı başroldedir. Bozcaada’nın domates reçeli, Çeşme’nin sakız reçeli özel lezzetlerdir. Ancak İzmir’de kahvaltı denilince akla önce mayasız hamurdan, tahin ve sıvı yağ ile odun ateşinde pişirilen boyoz gelir. Boyozun katığı olarak da bir Musevi geleneği olan fırınlanmış yumurta yenilir.
Nohut unundan yapılmış bir sandviç olan kumru İzmir kahvaltılarının bir başka vazgeçilmezidir.
İzmir tulum peyniri, domates ve biberle birlikte soğuk sandviç olarak yenilir.
Seferihisar
Nasıl Gidilir?
Seferihisar İzmir’e 47 km2 uzaklıktadır ve ilçenin toplam 47 km sahili bulunmaktadır.
Seferihisar’da Türkiye’nin mandalina üretiminin % 70’i yapılır Satsuma kokan bölgede üzüm ve zeytin de yetiştirilir ilçede, organik ve iyi tarım sertifikalı pazarı kurulur.
Seferihisar’da Ne Yenir?
Sığacık’restoranlarında balık ve deniz ürünlerinin yanı sıra ekmek dolması, lok lok, samsades, sakızlı tarhana, kabak çiçeği dolması, piroh ve çalkama gibi bölgesel yemekler de yiyebilirsiniz.
Seferihisar’ın simgesi yavaş şehirlerin (Cittaslow) simgesi olan salyangozdur. 1986 yılında İtalya’da başlayan “Yavaş Yemek” ve “Yavaş Şehir” anlayışı içinde Seferihisar bir başka şekle bürünmüştür.
Seferihisar’ın adına inat hisarı yoktur. Seferihisar’a bağlı olan Sığacık’ın ise hisarı vardır ama ismi hisarlı değildir. İlginç olan bir başka nokta ise ilçenin Urla’da doğmuş ve 1963 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış olan Seferis’e ismini vermiş olmasıdır.
Seferihisar’ın Büyük Akkum, Küçük Akkum, Akarca, Ekmeksiz, İpekkum, Doğanbey ve Urkmez gibi birbirinden güzel plajları vardır. Bölgenin en güzel plajı sayılan Ekmeksiz plajının adı bir zamanlar ulaşım zorluğundan ve ıssızlığından gelir. Bu plaja gidenler geri dönemez ve akşam saatlerinde de ekmeksiz kalırlarmış. Ekmeksiz’in suyu, dipten denize karışan kaynak sularından dolayı soğuktur.
Sığacık
İyonya döneminde bilginlerin, şairlerin kenti olan Osmanlı döneminde deniz üssü olur. Kentin Sığla olan adı denizcilere sığınak kolaylığı sağladığı için Sığacık’a dönüşmüş. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Teos Antik Kentinden taşınan taşlarla kentin surları inşa edilmiştir.
Sığacıktan tekne turlarıyla Eşek, Kanlı, Küçük, Taş adalara, Paşa Boğazı’na, Azmak ve Çamağzı’na gidilebiliyor. Sığacık’a 2 km. uzaklıktaki Teos, İyonya Konfederasyonunun 12 kentinden biriydi. Teos Antik Kenti’nde antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağı bulunmuştur. Bu tapınağın mimarı antik dünyanın en önemli mimarlarından biri olarak sayılan Hermogenes’tir. Teos, Eski Yunanca’da Tanrı anlamına gelir.
Dionysos veya Baküs, neşe, çılgınlık, cinsel güç tanrısıydı. Yaşamak ve iyi ürün alabilmek için memnun edilmesi gerekirdi. Sonbaharda ölen tanrıların ilkbahardaki doğumları çılgın partilerle kutlanırdı. MÖ 1000 dolaylarında ilk aktörler birliğinin Teos’ta kurulduğu kabul edilir. Kazılarda gün ışığına çıkarılmış yazıtlarda sanatçılara bağışlanan arazi ve ödüllerden konu edilmektedir. Teos’da agora, tiyatro, odeon ve eski limanın kalıntıları gün ışığına çıkarılmıştır.
Yorum Yap