İstanbul’dan Safranbolu’ya Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan Safranbolu’ya gitmek için önce Ankara otoyolundan devam edip Gerede sapağından çıkın. Yaklaşık 25 km. sonra Karabük yönüne devam edin. Karabük’ten 8 km. sonra Safranbolu’ya geleceksiniz.
Tavsiye
Bu geziyi yapmak için sonbahar günlerinden birini seçtiyseniz önerim yolu biraz daha uzatmanız olacak. Bu durumda Gerede’ye gelmeden Yeniçağa yolunu alıp, Mengen ve Devrek üzerinden, Filyos Çayı kıyısından devam edin. Yenice ormanlarının olağanüstü renklerinin içinden geçerek Karabük ve sonrasında Safranbolu’ya ulaşmak çok güzel bir deneyim olacaktır.
Kış aylarında eğer yol kapalı değilse ve aracınızda da kar lastiği varsa Safranbolu’dan dönerken, Mengen’i geçtikten yaklaşık 15 km. sonra Yedigöller yolunu alın. Çağlar,göller, ormanlar arasından geçerken doğanın renklerinin güzelliğine doyamayacaksınız. Safranbolu’dan Bolu’ya yaklaşık 150 km. yolunuz var. Bolu’nun içinden Gölcük oklarını izlerseniz harika bir göl de sizi Bolu’ya 16 km. mesafede bekliyor. Bolu’dan hemen sonra da Abant Gölü’nü görmeyi de unutmayın.
Safranbolu Hakkında Bilgi
Safranbolu’yu Yeni Şehir veya Kıranköy ve Eski Şehir olarak ikiye ayırabiliriz. Eski Şehir’i de aslında Çarşı, Hıdırlık Tepesi ve Bağlar olarak düşünebiliriz. Çarşı, Akçasu, Gümüş, Musalla, Kalealtı ve Tabakhane semtlerinden oluşur.
Safranbolu Konakları
Eski Safranbolu Konakları daha çok Eski Şehir ve Çarşı taraflarındadır. Evler birbirlerinin manzarasını kapatmaz. Evlerin yakın plan cepheleri kör, uzak plan cepheleri açıktır. 1970’li yıllara kadar değerleri pek bilinmeyen bu ahşap konaklar, Çelik Gülersoy ve Süha Arın’ı başlattığı çalışmalarla kaybolmaktan kurtulmuşlar. 1975 yılında Anıtlar Kurulu, Safranbolu’yu kentsel sit ilan etmiş. Safranbolu halkı artık konaklarının değerini biliyor. Eski konaklar özenle korunuyor, ev ve otel olarak değerlendiriliyor. Bu konaklardan üç tanesini anlatmak istiyorum.
Safranbolu Konakları, Unesco tarafından da, 1994 yılında da, Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Bugün ülkemizde 50.000 civarı olduğu bilinen Kültür ve Tabiat varlıklarımızın 1131 tanesi Safranbolu’dadır. Safranbolu’daki yaklaşık 2000 geleneksel Türk Evi’nden 800 tanesi koruma altındadır.
Asmazlar Konaklan
Havuzlu Asmazlar Konağı daha doğrusu konakları demek gerek zira bu konaklar üç tanedir. Safranbolu’dan yolu geçenlerin mutlaka görmeleri gereken, hatta gecelemeyi düşünüyorlarsa biraz daha pahalı bile olsa tercih etmeleri gereken konaklardır.
Asmazlar Konağı, 1970’li yılların başında Türk Turing Otomobil Kurumu tarafından satın alınıp onarılmış, daha doğrusu kurtarılmış ve 1990 yılında hizmete girmiş. Güzel ülkemizde tarihi eserlerimizin başına gelenleri anımsadıkça bu yıllardaki çalışmanın aslında bir kurtarma çalışması olduğunu daha da iyi anlarız.
Önce bir konakla başlayan çalışmalar, bahçedeki ikinci konakla ve tam karşıdaki üçüncü konakla da devam etmiş. Konakların içindeki her şey özenle yerleştirilmiş. Kerevetler, yataklar, perdeler, örtüler özenle değerlendirilmiş.
Restoranda mutlaka eski Safranbolu yemeklerinden bulundurulmaya çalışılıyor. Konağın havuzlu salonunda simit, zeytin, peynir ve reçelle kahvaltının tadına doyulmuyor. Otel çalışanları da turizme yıllarını vermiş çok değerli insanlardır. Asmazlar Konağı, Yeni ve Eski Şehirlerin ortasında bulunuyor. Yeni Şehir’den arabayla geldikten sonra dar sokaklardan yürüyerek de Eski Şehir’e kadar gidebilirsiniz.
Kaymakamlar Evi
İkinci konak olarak da Eski Şehir’de artık müze olarak gezilebilen Kaymakamlar Evi’ni anlatmak istiyorum. Kaymakamlar Evi, yalnızca mimarisiyle değil, aynı zamanda 19. yy Türk toplumunun yaşam kültürüyle de ilgili çok güzel bir örnektir.
Safranbolu evlerinin boyutlarını ve biçimlerini büyük aile yapısı, yağışlı iklim, kültürel ve maddi zenginlik belirlemişti. Evin sahibi olan Safranbolu Kışlası komutanı Hacı Mehmet Efendi’ye verilmiş “Kaim- Makam” veya “Yarbay” rütbesinden dolayı konağın ismi de böyle kalmış.
18. ve 19. yy.lardaki Türk toplumunda baba, anne, çocuklar, gelinler, torunlar, amcalar, teyzeler bir arada yaşadıklarından konakların her odası kendi başına bir yaşam alanı haline getirilmiş. Genelde, konakların zemin katları taştan, üst katlan ahşap çatkılı ve kerpiç dolgulu inşa edilmiş. Her odada sedirli oturma düzeni, yer sofrasında yemek yeme, yer yatağında yatma, gündüz saatlerinde yatakların konulduğu yüklük ve dolap içinde banyo mekânları öngörülmüş.
Yedi odalı evin orta katı gündüzleri oturma ve çalışmaya, üst katı da yatak odalarına ve misafirlere ayrılmıştı. Konaklarda, odalara doğrudan girilmezdi. Girişteki ahşap bir paravan içersinin görülmesini engellerdi. Zengin evlerinde erkeklere ayrılmış Selamlık ve kadınlara ayrılmış Harem için, iki ayrı giriş ve merdiven bulunurdu.
Konağın Harem bölümünden Selamlık’a yemek ve kahve servisi yapan kadınların, aileden olmayan erkeklere görünmemeleri için, iki sofa arasında elle çevrilen dönme dolaplar vardı. Evin üst katında, en iyi cephedeki oda yani Baş Oda misafirler için düşünülmüştü. En güzel tavan süslemeleri genelde bu odalardaydı. Kimi Safranbolu Konakları’nın tavanlarında 150 yıllık kalem işçiliği görülür.
Konak sahiplerinin zenginlikleriyse kullanılan ahşap malzemenin bolluğundan anlaşılırdı. Yine bu katta Gelin Odası, Çocuk Odası, Sandık Odası vardı. Mutfak da orta katta bulunurdu. Evin hanımının hazırladığı yemekler genelde mutfakta yenilirdi. Yiyecek maddeleri kilerdeki tel dolaplarda saklanıyordu.
Önemli konakların alt katlarında havuz bulunurdu. Bu havuzlardan bazıları 30 ton su alabiliyordu. O yıllarda havuzların suyu her gün değiştirilebiliyordu. Havuzların içinde meyve soğutuluyor, yüzülüyor ve bu suyla bahçedeki bitkiler sulanıyordu. Yüksek kültürün göstergesi olan havuzlar aynı zamanda ahşap evler için yangına karşı da sigortaydı. Hâlâ bazı konaklarda görülebilen Kara Kapak denilen ahşap kepenkler de çok güzeldir. Keza bazı konaklarda hâlâ vitraylı tepe pencereleri görülebiliyor.
Cinci Han
Eski Şehir üçlemesini tamamlamak için Cinci Han’dan da konu etmek istiyorum. Hıdırlık Tepesi’nden veya Kale’den şehre baktığınızda özel konumuyla Cinci Han mutlaka gözünüze çarpar. Ancak dışardan çok heybetli olan bu han ancak para ödenerek gezilebiliyor.
Hıdırlık Tepesi
Hıdırlık Tepesi, Türklerin Safranbolu’ya geldiklerinde ilk yerleştikleri yermiş. Yağmur duaları ve Hıdırellez kutlamaları burada yapılırmış. Sadece Cinci Han’dan değil, Hıdırlık Tepesi’nden de şehre ancak giriş ücreti ödenerek bakılabiliyor. Bu konuda bildiğim kadarıyla dünyanın paralı tek görüntü terası da Safranbolu’da bulunuyor. Son yıllarda dünyada yükselen turizm anlayışında konaklama tesislerinde kalanların bile, devamlı para ödeme duygusundan kurtulabilmeleri için çözümler üretilirken Safranbolu’da her adımda para istenmesi de kabul edilebilir olmaktan çıkıyor. Hıdırlık Tepesi’ne çıkarsanız Namazgâh’ı görmeyi unutmayın.
Tarihi Gezi Hamamı
Gezi Mahallesi Eski Hamam Sokakta bulunan Tarihi Gezi Hamamı mutlaka görülmelidir. Yapılış tarihi 1300 yılı na çıkan hamamda Mehmet Çetinkaya’dan eski günlerdeki yaşamı dinleyeceksiniz. Asırlar boyunca hamamlar bir çeşit sosyal dayanışma merkezleri olmuştur.
Harman sonunda uzun çalışma günlerinin teri hamamlarda atılır, ekonomik sorunu olanlara yardıma burada karar verilirmiş. Düğün hamamlarında ortalama 300 kadın buluşurmuş. Hamamlardaki yemeklerde kadınlar adam başı 1 kg helvayı ekmekle yermiş.
Sistem olarak hamamda ilk yirmi dakika terlenir, sonra yıkanılır. Prensip olarak yıkanılarak terle deriden çıkan kir atılır. Son terlemenin de havlulara sarınmış olarak, hamamdan çıktıktan sonra yapılması en sağlıklı yöntemdir.
Tarihi Gezi Hamamı’nda kullanılmış olan Horasan harcı da çok ilginç bir inşaat malzemesidir. Bu harcı, tabakhaneden alman ve kıtıklı denilen hayvan kıllarıyla, yumurta akını, tuğla tozunu ve kireç kaymağını karıştırarak elde ederlermiş. Sağlamlığı nasıl derseniz aradan asırlar geçmesine karşın harç hâlâ görülebiliyor.
Arastalar
Tarihi şehrin farklı noktalarında yüzden fazla çeşme tarihi merkezin güzelliğini tamamlar. Köprülü Mehmet Paşa, Sadrazam olmadan önce bir süre Safranbolu’da yaşamış ve inşa ettirdiği cami de 1661 yılında ibadete açılmış. Köprülü Camii ve avlusundaki basit tip güneş saatleri sınıfına giren Güneş Saati’ni gördükten sonra Arasta’ya çıkabilirsiniz.
Güneş Saati’nin 19. yy.da yapıldığı düşünülüyor. Köprülü Caminin hemen arkasında, birbirine bitişik 48 ahşap dükkândan oluşan ve yemeni denilen ayakkabının yapıldığı eski lonca çarşısı bulunur. Kurtuluş Savaşı sırasında ordunun gereksinimi olan çarıklar da Safranbolu’da imal edilmiş. O günden beri de şehirde keçeden terlik yapılmaya devam ediliyor. Bu arastada masa örtüsü gibi ince dantel işleri de göreceksiniz.
Demirciler Çarşısı’nda hâlâ ateşin karşısında çalışan demir ustalarına rastlanıyor. Bu sıcak demir ustaları birbirinden güzel kapı kolları ve tokmakları yapmaya devam ediyor. Bakırcı ve kalay esnafları da yine bu lonca çarşısının içindedir.
Yazlık evlerin bulunduğu Bağlar Bölgesi, Safranbolu’nun sayfiyesi kabul edilir. Bağlar, Çarşı’ya 3 km. uzakta olmasına karşın burada hava sıcaklığı 5 derece civarında azaldığı için Safranbolulularyaz aylarını burada geçirmeyi tercih ederler.
Safranbolu’nun Dodybra olarak bilinen ilk yerleşimi Kale Bölgesi’ndedir. Bu tepede 1797 yılında Sultan 3. Selim’in Safranbolulu olan Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış Saat Kulesi’ni göreceksi niz. Askeri Garnizon ve geçirdiği yangından sonra Kent Tarihi Müzesi olarak kullanılan eski Hükümet Konağı da buradadır.
Safranbolu civarında İncekaya Su Kemeri, Sırçalı ve Tokatlı kanyonları ve Mencilİs Mağarası da vakti olanlar için görülmesi gereken yerlerdir. İncekaya Su Kemeri, şehre yaklaşık 3 km. uzaklıktadır. 116 m. uzunluğunda ve 60 m. yüksekliğindeki kemer, Bizans dönemine tarihlenir.
Yörük Köyü
Kente yaklaşık 11 km. uzaklıktaki Müze Köy veya Yörük Köyü gerçek bir Türk ve Türkmen köyüdür. Safranbolu’nun adeta küçük bir maketidir. 450 yıllık bir tarihe sahip olan bu köyde de 93 tane tescilli eser bulunmaktadır. Bu köyde kurulan organik pazarda da birbirinden lezzetli reçeller, ceviz, dut kurusu, tarhana çorbası, ev eriştesi, erik pestili satın alabilirsiniz.
Yorum Yap